Samimi ve içten oyunculuğu ile sahneye, ekranlara çok yakışan usta oyuncu. Hem oyuncu hem de kelimelere dans ettiren müthiş bir yazar Sevtap ÇAPAN…
Sanat ve tiyatroya can veren bir oyuncu olarak, hayatla ve kendinizle olan hesaplaşma sürecinizde; ruhsal, zihinsel ve sanatsal olarak geldiğiniz noktayı nasıl tanımlarsınız?
İstikrarlı. Sanırım bulunduğum nokta için bunu söyleyebilirim. Buraya gelene kadar ise dürüst, açık fikirli, çalışkan, kararlı, disiplinli ve cömert bir tutumla yolculuk yaptım. Umutlu bir yapım olmasına karşın zaman zaman karamsarlığa düşsem de, özellikle sanatsal yolculuğumda önüme konan engellemeler, sözünü ettiğiniz üç konu hakkındaki gelişimimi sekteye uğratmadı. İyimser bir yaklaşımdan, sevginin ve sanatın iyileştirici gücüne inancımdan vazgeçmedim. Çok daha sinirli ve agresif bir insanken daha sakin olabilmek yüksek oranda iyileşen bir özelliğim.
Sevtap ÇAPAN’ın oyunculukta, yazarlıkta ve dublajda sağladığı başarısındaki motive olduğu noktalar neler?
Özgüven, bilgi, tecrübe dışında aşkla ve büyük bir özveriyle çalışma şevki… Gerekli statü, yeterli kazanç olmadan tüm bu yaptıklarımı yapıyor olmamın bir diğer izahı aklımı yitirmiş olmam olabilir belki de… ( Gülüyor ) Takdir edilmeden kim ne kadar dayanabilir? Fakat ben bugünün tarihini yazan sanat insanları olduğumuzun bilincindeyim. Beni asıl motive eden bu büyük sorumluluk hissi.
Sanatın; ham maddesi olan ‘özgürlük’ üzerine kurulu bir kavram olması sebebi ile nefes aldığınız bu coğrafyada; işinizi yaparken ve üretirken ne kadar özgürsünüz?
Ne yaşadığımız hayatta ne sanatta tam bir özgürlükten söz edemeyiz. Demokraside bile kabaca başkasının özgürlük alanına kadar özgürsünüz. Sınırsız bir ‘özgürlük’ söz konusu değil, hiçbir coğrafyada mümkün değil, hiçbir çağda mümkün olmamış. Yine de sanat, insana bu sonsuz ‘özgürlük’ hissini veriyor. Çünkü sanat insanı, üretirken ne olursa olsun sınırları zorluyor; daha güzeli için cesur fakat meşakkatli bir yolculuğa çıkarak özgürlük ateşi meşalesinin daima yanması için mücadele ediyor. Fikirlerimiz özgür ve ben fikir özgürlüğümü yaşadığım coğrafyaya ve dünyaya uyumlu hale getirecek yollar deniyorum.
Bir oyucunun karaktere bürünme sürecinde; edebiyatla kurduğu kişisel bağ, oyunculuğunu nasıl etkiler?
Edebi eserlerin, klasik olsun çağdaş olsun oyunculuğa oldukça etkisi var. Edebiyat türü fark etmeksizin okumak ve okumak gereği vazgeçilemez bir ihtiyaç bana göre. Hayal dünyasının gelişimi yanı sıra edebiyat estetik algının oluşumunda, analiz yeteneği kazanımında, dünya görüşü oluşturmada ve daha pek çok konuda gelişim sağlar. Fakat bir oyuncunun karaktere bürünme sürecinde edebiyatla kurduğu kişisel bağ yeterli değildir yine de… Edebiyatla kurduğu bağdan kastınız oyun metniyle kurduğu bağ ise; oyunun yazarı, yazıldığı dönemin koşulları, metnin içerdiği olayların geçtiği devir, diğer rol kişileri, metnin teması ve dramatik kurgusu iyice çözümlenmelidir. Bu titizlik isteyen çalışmaya yönetmenin reji planlaması da eklenerek, söz konusu karakterin sahne çalışmaları (Provaları) metne uygunlukla karaktere beden, ses kullanımlarının seçilmesi gibi pek çok detayı kazandırmalıdır. Metinle oyuncunun bağı ne kadar kuvvetliyle oyunculuk gücü o kadar etkili olacaktır.
Kaleme aldığınız “Peri Kız Müzikali”, “ Kadınım Ulan” ve “ Memed” in ardından Uluslararası 7. Anadolu Tiyatro Ödülleri – OYÇED (Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği) tarafından “Yılın Yazar Ödülü”ne layık görüldünüz, bu ödülü almak size neler hissettirdi?
İlk yazarlık deneyimimle böylesi iddialı bir ödüle layık görülmek çok gurur verici… En önemlisi; yazarlığımın tescillenmesi yanı sıra doğru bir yola adım attığımın göstergesi benim için. Yazmaya devam ( gülüyor )
Üçüncü kitabınız “Memed” in konusu gerçek bir yaşantıdan izlenimler taşıyor, bu eserinizi yazarken sizi duygulandıran kısımlar oldu mu?
Elbette, sonuçta gerçek yaşantıdan izlenimler sunulan kişi benim babam. “Memed” bir erkeğin hayatındaki olası sorunlara dikkat çekerken, belli bir yakın geçmişe değiniyor; Kıbrıs Harekâtı’na… Babam Kıbrıs gazisi ve bu harekâtta sağ elini Mağusa’da bıraktı. Kıbrıs’la ilgili çok eser de yok biliyorsunuz. İstedim ki öğrenilsin; acı sadece Kıbrıslı Türklerin acısı değil, Türk askerlerinin ve biz Türk ailelerinin de acısı… Oyunda kurgusal bir gerçeklik var lakin sahnelerden birinde bir rüyadan bahsediliyor, o rüya gerçekten benim küçükken gördüğüm bir rüya mesela… Yine de ben, kendim duygulanmaktan ziyade, belli bir amaca hizmet ederek bir oyun metni yazdığımın bilinciyle, kişisel olanı, genelin yaşadığı ya da yaşayabileceği bir duygulanım noktasına taşımayı hedefledim. Bakışım başından itibaren bu yöndeydi. Ajitasyondan mümkün olduğunca kaçındım.
Sahibi olduğunuz ve Genel Sanat Yönetmenliğini gerçekleştirdiğiniz Tiyatro P.A.S’ın ( Profesyonel Artı Sonsuz ) “Ben Serisi Kurtuluş” projesinin oyunlarına baktığımızda, biyografi üzerine dikkat çekiyor. Bu gerçeklik olgusu ve tarihe baktığımız zaman, olağan dışı hikâyesi ve çarpıcı derinliği olan onlarca karakter var. Bu bağlamda ilerleyen süreçte, tarihte önemli işlere imza atmış karakterlerin yaşamını seyirciye aktarmaya devam edecek misiniz ?
Hedeflediğimiz tam olarak böyle bir çalışma aslında. Ülkemizde varlığıyla, çalışmalarıyla önemli işler başarmış insanlarımızı anlatmaya devam edeceğiz. Hatta iki metnimiz daha yazıldı fakat pandemi süreci girdiği için çalışmalarına başlayamamıştık. En kısa zamanda diyelim.
Son olarak şunu sormak istiyoruz. Önemli bir ismin yaşamını milli mücadele kahramanımız Fatma Seher Erden’i canlandırıyorsunuz, oynadığınız karakterle algınız ve kurduğunuz bağ size sahnede neler hissettiriyor?
Öncelikle şanlı, zaferle sonuçlanan bir tarihin ışığıyla aydınlanmış bir milletiniz. Bunun bugün yadsınıyor olmasının üzüntüsünü de taşıyorum içimde. Fakat benim oyuncu olarak görevim; oynamakla yükümlü olduğum rolü layığıyla seyircime aktarmak. Bir sanat insanı olarak ise sadece ‘oyuncu’ kalamayacağımı fark ettiğim andan itibaren sanatın gücünü randımanlı bir şekilde kullanmak fikriyle yola çıktım. Kahraman bir Türk kadınını tüm yönleriyle sahnede canlandırmak inanın tarifi zor bir his. Onur duyduğum, iliklerime kadar her saniyesini hissettiğim bir yaşam öyküsüne minnet duygum yüksek! Ruhu ve ruhları şad olsun!
Keyifli sohbetimiz ve nezaketiniz için teşekkür ediyorum.