1998 Giresun doğumluyum. Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü mezunuyum. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi okuyorum. Küçüklüğümden beri, insanların hayatına dokunacak ve fark yaratacak bir meslek edinmek istediğimin farkındaydım. Bu istek sayesinde, psikolojik danışmanlık okumaya ve bu alanda çalışmaya karar verdim. Alanım üzerine çeşitli eğitimler alarak kendimi geliştirdim ve hala da devam ediyorum.
Biraz çalışma hayatınızdan bahsedebilir misiniz?
Tabi. Mezun olduktan sonra Giresun’da özel bir okulda Psikolojik Danışman olarak çalışmaya başladım. Yaklaşık 6 ay süren okul maceramdan sonra kariyer rotamı farklı alanlara çevirme motivasyonuyla İstanbul’a geri döndüm. Şirkette Psikolog& Eğitim Uzmanı olarak başladım. Aynı zamanda ise online olarak terapi yapmaktayım.
Peki Tuğba Hanım, yaptığınız işte sizi motive eden kaynaklarınız nelerdir?
Bence en temel nokta danışanınızla birlikte bir sürece başlıyorsunuz. Size gelen kişinin hayatını dinliyorsunuz, acılarını, mutlu anlarını bir sürü anına şahit oluyorsunuz. Ve en sonunda “sorun” olarak gördüğü nokta terapi sonunda çözülmüş ve kendini daha iyi tanıyan birine dönüşmüş oluyor. Bu değişim beni motive ediyor.
Hangi alanlar ağırlıklı olarak çalışıyorsunuz peki?
Temelde kendini daha yakından tanımak isteyen kişiden depresyon, kaygı, stres, fobiler, panik atak, cinsel işlev bozuklukları, OKB, sınav kaygısı, aile danışmanlığı, çift terapisi, çocuklarda görülen tırnak yeme gibi birçok alan, teknoloji bağımlılığı gibi aklıma gelen başlıklar olarak söyleyebilirim.
Peki, az önce çeşitli eğitimler aldığınızı söylemiştiniz, psikoloji alanına dair hangi eğitimleri aldınız?
Aile danışmanlığı, oyun terapisi, temel hipnoz eğitimi, EMDR Eğitimi, aktarım odaklı terapi, filial terapi, bilişsel davranışçı terapi, cinsel terapi gibi temel alanlarda eğitimlerimi tamamladım. Bunlara ek olarak farklı alanlarda ise workshoplara katıldım.
Peki biraz da terapi sürecinden bahseder misiniz? Tam olarak nasıl bir süreç?
Tabi, temel olarak süreç ile ilgili şunları söyleyebilirim; ilk başta bize gelen kişiyi tanıma ile başlıyoruz, daha sonra ise kişiyi terapiye getiren konu ile ilgili çalışmaya kişiye en uygun olacak yöntemle devam ediyoruz. Tabi her şey de olduğu gibi bu sürecin de bir sonu oluyor ve uygun görüldüğü takdirde süreci sonlandırmış oluyoruz.
Peki terapi süreci ne kadar sürüyor?
Bu soruya net bir sayı vermek doğru olmaz sanırım. Çünkü gelen kişiye göre çok değişebiliyor, çift ise farklı, oluyor , çocuk ise farklı, bir de ilerlenilen kurama göre değişkenlik gösterebiliyor.
Anladım Tuğba Hanım. Oyun Terapisinden bahsettiniz. Bu nasıl bir yöntem ve ailelere bu konuda neler söylersiniz?
Oyun terapisi yöntemi çocuklarla çalışırken kullandığımız bir yöntem aslında. Çocuğun dili oyun olduğu için terapi odasında birçok çeşitli oyuncakların olduğu, çocuk ile oyun dili ile ilerleme şeklinde oluyor. Burada amaç çocuğun ifade edemediği şeyleri belki yaşadığı zorlukları oyuncaklar ifade etmesi ve biriken enerjisinin atılmasına yardımcı oluyor. Ailelere bu konuda belki çok ihtiyacı yok diye düşünülse bile oyun terapisinin iyileştirici etkisinin çok yüksek olduğunu ve faydalı olduğunu, deneyimlemelerini tavsiye ederim. Bir de buna ek olarak ebeveynler ile yürütülen Filial Terapi dediğimiz bir yaklaşım da var. Burada ise ebeveynlere aslında bazı terapötik becerilerin öğretildiği bir süreç oluyor. Bu yöntemle de aslında bir nevi ebeveyn kendi çocuğunun terapisti gibi oluyor diyebilirim.
Psikoloji alanı ile ilgili birçok eğitim almışsınız, peki bu kadar bilgi ve farklındalıklar hayatınızı nasıl etkiliyor?
İlk zamanlarda öğrendiğim şeyleri uygulamak için her şeye psikolojik bir bakış açısıyla yaklaşıyordum ama tabi zamanlar artık bu durumu aşıyorsunuz. Hayatıma etkisi aslında olumlu şekilde oluyor. Sadece mesleğimi söylediğimde insanların kendilerini analiz etmemize yönelik dönüşler biraz olabiliyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?
Hayat içerisinde birçok durumla karşılaşıyoruz. Bazen bunlarla baş edebiliyoruz bazen ise halının altına süpürüyoruz. Ben kendi adıma herkesin bu süreçten geçmesinin faydalı olacağını düşünmekteyim. Buna belki de verilebilecek en büyük örnek yaşadığımız pandemi süreci olabilir. Ne kadar da bilmediğimiz, alışkın olmadığımız bir hayat şekline dönüştü. İşte bu noktalarda da destek alıyor olmak önemli bence. Yani şu şekilde özetleyebilirim, terapiye gitmek için illaki panik atak, depresyon vb gibi zorlukları yaşamaya gerek yok, kendinizi tanımak için çok güzel bir deneyim. Cümlemi Osho’nun çok sevdiğim sözüyle bitirmek istiyorum: “Sen bir dünyasın, sen değişirsen dünya değişir.”
Bu röportaja zaman ayırdığınız için hem değerli okuyuculara hem de bu fırsatı bana sunan ve emeği geçen değerli Sohhox ailesine çok teşekkür ederim.