1: Öncelikle Tuğçe Renda kimdir?
Ankaralı keman sanatçısı ve akademisyenim. Aynı zamanda yapımcı ve yazar. Dünya hayatını görünenin ardına geçme ve yüksek benliğine ulaşma yönünde deneyimleyen, akışta bir ruh.
2: Müziğe küçük yaşta başladınız. Bu sürecin başlangıcında sizi en çok etkileyen olay ve kişi kimdi?
4-5 yaşlarımda eşyaları mikrofon yapıyordum. Anaokulu gösterimiz için TRT’den gelen bir ekip yeteneğimi keşfetti ve sahneye ilk kez onlarla türkü söyleyerek çıktım. Ardından eczacı komşumuzun önerisiyle 8 yaşında Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin çocuk korosuna girdim. Konservatuar ortamıyla tanışınca da aileme “ben başka okula gitmem” deyip, 11 yaşında resmen mesleğe adım attım.
3: 10 yaşında Bilkent Üniversitesi müzik ve sanatlar fakültesine kabul edilmek nasıl bir deneyimdi?
Şaşkınlık verici ve stres doluydu. Çok yüksek bir kulak puanıyla girdim. Burs kaybetme stresi ve eğitimin düzeyi 11 yıllık zorlu bir süreci başlattı. Ardından iki yüksek lisans bir doktora yapınca o yıllar kolay kaldı. Ama hâlâ bu alanda ülkenin en iyilerindendir Bilkent.
4: 2004 yılında Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası ile başlayan profesyonel orkestra kariyerinizde sizi en çok etkileyen anılardan birini paylaşabilir misiniz?
Uzmanlık alanım orkestra kemancılığı olduğu için o atmosferin her anı bir rüya gibiydi. Mezun olduktan sonra akademik kadroya geçene kadar orkestra sanatçısıydım. Hatta sonrasında da 20 yıl kadar Musa Göçmen Senfoni Orkestrası’nın baş kemancısı olarak bu sevdamı sürdürdüm. En eşsiz orkestra anım, dev bir ekiple; 10 günde 10 konser yapıp tüm Balkanlar’ı otobüsle geçtiğimiz Zümrüd-ü Anka Müzikali turnesidir.
5: Siz hem performans sanatçısı hem sanat eğitimcisisiniz. Aralarındaki farkları nasıl değerlendiriyorsunuz? İkisi arasında bir tercih yapmak zorunda olsaydınız hangisini seçerdiniz?
Hem sahnede olmak, üretmek hem de akademik olarak araştırmacı olmak iki farklı şey gibi görünüyor ama bana göre birbirinin uzantısı. Üretiminizi bilimsel ortamda kalıcı hâle getirmezseniz kaybolup gider. Elbette ikisini aynı anda yapmak çok zorlayıcı. Aynı zamanda süreci yavaşlatıyor. Ancak tercih yapmak zorunda kalsam keman hayatımdaki her şeyin önüne geçer.
6: Uzun süredir Karabük Üniversitesi’nde çalışıyorsunuz. Deneyimlerinizden bahseder misiniz?
Akademik ortamlar gerçekten zor. Aynı kurumda 16 yılımı doldurdum. Bunun psikolojik ve fizyolojik olarak çok yorucu olduğunu söyleyebilirim. Sanırım biraz dinlenmeye ihtiyacım olacak.
7: Bu yolculukta ilham aldığınız birileri oldu mu, olduysa size katkısı ne oldu?
En büyük rol modelim ve ilham kaynağım Prof. Dr. Sinan Canan’dır. Sahip olduğum Tuğçe’ye katkısı büyüktür. Benim için nam-ı diğer; “beyinlerin efendisidir.” Doktora tez danışmanım da olan Canan, yazılması çok zor bir araştırmanın önünü açmıştır. Şimdilerde müzik çalışmalarında da ben kendisine kemanımla eşlik ediyorum.
8: TRT Radyo-3’te yapımcı olmak müzisyen kimliğinize nasıl katkı sağladı?
Ben TRT İstanbul Radyosu, ÇSM’nin 9 yıldır yapımcısıyım. Yazarlığımı ve müzikal bilgilerimi geliştirmenin yanı sıra sunum ve duruş konusunda beni şekillendirdi. Ama en önemlisi harika ve dağ gibi arkamda duran bir ekiple birlikte olmak. İş ortamınızda değerinizin bilinmesi ve renklerinizin korunması çok anlamlı.
9: Gelecekte sanat eğitimi alanında neleri değiştirmek ve geliştirmek istersiniz?
Doktora tezim; performans ve yaratım süreçleri için ruh-zihin-beden birliği sağlayan, Öz Rehberlik adını verdiğim bir ders içeriği. Aslında bu ders, görünenin ardındaki enerjiyi tanıma ve kullanmayı öğreten spiritüel bir içerik. Özellikle sanat eğitiminde çok gerekli gördüğüm bir gönül eğitimi. Akademik araştırmalarımın merkezi budur.
10: Farklı kulvarlarda yol alan bir sanatçı olarak bir romanınız olduğunu da biliyorum. Kitabınız ve yazma yolculuğunuz hakkında neler söylersiniz?
Artık Yaz adlı bir romanım var. Maalesef çıkışının hemen ardından pandemi süreci başladı. Bu durumu yazma yolculuğumu biraz daha olgunluk zamanlarıma bırakma mesajı olarak okudum. Basıma hazır gerçek hayattan alınma keyifli bir romanım ve taslak hâlde romanlarım çekmecede zamanını bekliyor. Artık Yaz ise spiritüel-fantastik, bana göre görünen dünyanın ötesini anlatan bir kitap.
Soru11: Kemanınızla aranızdaki bağı anlatın desem ilk söyleyeceğiniz cümle ne olurdu?
Psikolojik açıdan bağımlılık. Her şeyim kemanıma koşullu. Ancak cümleyi süsleyerek anlatırsam; yaşadığım sürece çalabilmek. Hayatımın sahnede son bulmasını dilerim.
Soru12: Şu günlerde Renda Project adlı yeni müzik projeniz ve keyifli klibinizle gündemdesiniz. Müzikal hayalleriniz ve gelecek projeleriniz nelerdir?
Renda Project, ilk solo projem. EDM bir kuyruklu cover projesi. Bu adı da biz verdik. Özgün bir müzik fikri. Kemana eşlik eden bir vokal ile EDM düzenlenen coverların sonuna doğaçlama bir kuyruk ekliyoruz. “Bugün yazılsa böyle olurdu bu şarkılar” demek istiyoruz. Seyircimizi her konser başka bir kuyrukta bekletmeyi vadediyoruz. Sahnede, klavye ve gitarıyla bir DJ, aynı zamanda yapımcım ve aranjörüm Emre Barut; kemanım ve mikrofonumla ben olacağım. İki kişi elektronik bir sound üzerine akışa göre doğaçlayacağız. Konserlerimiz başlıyor ve izleyicimizle buluşmak için gün sayıyoruz.
Bir Tokat türküsü olan “Başındaki Yazmayı da Sarıya mı Boyadın” çıkış parçamızdı. Klibi de yine bu keyifli röportajı yaptığımız Beytepe 1923’te çektik. Soyadımın Atatürk’ten alınmış olması, burada klip çekmenin anlamlı olacağını düşündürdü. Gerçekten çok keyif aldığımız ve dönüşlerin de olumlu olduğu bir iş çıkardık. Beytepe 1923 Yönetimi, 29 Ekim’de bizim için harika bir de lansmana ev sahipliği yapınca çok zarif bir çıkış oldu. Umarım yolu güzel yazılan bir iş olur.
Soru13: Yapımcınız Emre Barut’un size katkıları neler oldu?
Emre’yle uzun zamandır tanışırız ama hiç iş yapmamıştık. Bu projeyi gerçekleştirmek için yıllarca çok insanla görüştüm. Emre’ye geldiğimde umudumu kaybetmiş, en azından bir parçamı aranje edip hevesimi alma niyetindeydim. Duyunca şöyle dedi: “Ne aranjesi, ben bu işin yapımını alırım, muazzam bir fikir ve sen delisin. Demek ki kuyruklu cover yapacaksın.” O an yaptığım şeyin tüm dünyada kuyruklu cover olarak ifade edildiğini ve yapılan bir şey olduğunu sandım. Oysa Emre bulmuş bu ifadeyi. Biz de koyduk çocuğun adını. Sinerjimiz enfes. Kafamda çalan müziği benden iyi duyuyor. Harika bir müzisyen, değerli bir dost. Diğer sürpriz ise gelecek günlerde R & B Akustik adıyla sizlerle olacak akustik bir proje hazırlığı içinde olduğumuz. Takipte kalın.
Bu kıymetli röportaj için teşekkürlerimle…