Ünlü Kreatör Ahmet Özceyhan’ la yaptığımız çok özel röportaj
Öncelikle Ahmet Bey sizin gibi önemli bir Kreatörle böyle bir röportaj gerçekleştirmek bizim için onurdur. Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum.
Sohhox Dergisi okurları için Ahmet Özceyhan’ dan kendisini tanıtmasını istesek, neler söylersiniz?
Çok genç yaşlarda, birçok ünlü ustadan dikiş eğitimi aldım. Bu sırada da Fransızca öğrendim. 5 kişilik bir aileden biriyim. Öğretmen olmak isterken, bir büyüğüm bana “sanatkar olursan dünyadaki herkese sesini duyurabilir, dünyanın her yerinde bu işi yapabilirsin” demişti. O gün bu mesleğe karar verdim ve mesleğim sayesinde dünyanın birçok yerinde öğretmenlik yaptım, moda tasarımı eğitimleri verdim. Dünyada Çin seddinde bir defile yapan ilk Türk olabilme şerefine nail oldum. Türkiye’de ilk kez bir defilede zenci manken kullanarak “ırk ayrımcılığını” protesto ettim. Temel idealim ülkeme hizmet etmek ve Türk kültürünü dünyaya tanıtıp, kültürümle övünmekti. Yurt dışında yapılan tüm defilelerimde Türk bayrağı olmasını talep ettim. Tüm bunları yaparken edebiyattan da kendimi uzak tutamadım ve defilelerimin temalarını tanımlayabilmek için bir çok şiire de imza attım.
Modayı nasıl tanımlıyorsunuz?
Petit Robert sözlüğüne göre moda şeytan hilesi, toplumu yaşama, hissetme biçimi ve sihirli bir aynadır diyeceğim. Sosyal toplumların aksine geleneksel toplumlarda moda yoktur. Mesela bir cami imamı, bir papa ya da geleneksel giyilen her kesimdeki insan giysileri…
Türk kadının doğru giyindiğini düşünüyor musunuz?
Türk kadınının son 20 yıldır güzel giyindiğini düşünmüyorum. Yırtık, eski görünümlü her türlü blue Jeanin her mekanda güzel ve uygun olmadığını düşünüyorum. Blue jeanlerin bir devlet operasında, bir resmi makamda yahut sanatsal ortamlarda giyilmesinin, çok salaş bir görünüm oluşturduğunu düşünüyorum ve kadın güzelliğine zarar verdiği kanaatindeyim. Burada giyimdeki esas, zamanın hızlı ritmine paralel çalışan hanımların blue Jean tercih etmelerinin, salaş giyimi tercih etmelerinin biraz zamansızlıktan olduğu düşüncesindeyim. Ancak daha pratik yollar denenebilir. Her Türk kadınının dolabında en az bir açık ve bir koyu renk, günlük, iki takım elbise olursa; ceketini, eteğini muhtelif şeylerle değiştirerek giyebilir. Önceki dönemlerde kadınların daha şık, özenli ve zarif giyindiğini düşünüyorum.
Hayatınızda olmazsa olmaz üç şey nedir?
3 çocuğum var; biri kızım, biri oğlum, biri de işim. Onlara doğru bildiğim en güzeli layık görüyorum.
Tasarımlarınızın dilinden bahseder misiniz, ilham kaynaklarınız nelerdir?
Tabiatın ve yeşilin her rengi, yaprakların şekilleri ve sonbahar beni hep cezbetmiştir. Hayatımda en çok ayı ve yıldızları iham aldım. Ondandır ki pek çok elbisemde yıldız ve aylar görülür. Bunları yurt dışı podyumlarımda da hep zevkle kullanırım. Denizden, gökkuşağından, tarihteki yaşanmış yaşam biçimlerinden hep ilham aldım ve onları tekrar gün yüzüne çıkartmak tek gayem oldu hep.
Tasarımlarınızdan etkilendiğiniz bir kültür var mı?
Mardin ve Hititlerin yaşam biçimlerinden, kale kilitlerinden, eski anahtarlardan, Osmanlı’daki altın sırma laleler ve Selçuklu dönemindeki kuş figürlerinden etkilenip birçok tasarımımda onlara yer verdim.
Tasarımlarınızı üzerinde görmekten en çok hoşlandığınız, tasarımlarınızı en iyi taşıdığını düşündüğünüz ünlü kim?
Dış işleri bakanlığındaki büyükelçilerin pek çoğunun tasarımlarımı üzerinde çok güzel taşıdığını ve yurt dışında kültürümüzü ve imzamı taşımalarından büyük onur duyuyorum.
Son olarak sizden, Türk tekstil ve moda sektörünün dünyadaki yeri hakkında bilgi alabilir miyiz?
Şu günlerde en üzücü şeylerden birisi hala devam etmekte olan hazır giyim sektörünün kumaş ziyanındaki milli gelire verdiği zarar. Her pantolon, ceket ve manto Türk insan standardına uygun olmayışından dolayı 5 cm uzun yapılmakta. Hala hazır giyimde Türk insan anatomisinin ortalamasının bulunamamış olması üzücü.