Röpoartaj: Erkan Özbey
Aysu Baçeoğlu 11 yıl önce “Bu benim 10 numaram” diyerek, şarkısının perde arkasına uzanan samimi yolculuğu; ilham kaynakları, mankenlikten müziğe geçiş hikâyesi, formunu koruma sırları ve hayranlarına bırakmak istediği etki bu özel röportajda bir araya geliyor.
10 Numara ile bambaşka tarzda tekrar giriş yaptınız, olağanüstü bir ilgi oldu ve şarkı her yerde çalıyor. Ne hissediyorsunuz? Akabinde yeni şarkılar gelecek mi?
Bundan 11 sene önce, bu şarkıyı ilk stüdyoda dinlediğimde sevgili Murat Yaprak’a “Bu benim 10 numaram” demiştim. O sırada şarkı çok ünlü başka bir sanatçıya verilmek üzereydi. Stüdyo kapısında üç gün boyunca bekledim. İnandığım şeyin peşini asla bırakmam, bırakmadım da.
Sonunda altı aylık bir stüdyo sürecinde, her anını bazen keyifle, bazen duygu patlamalarıyla, bazen de yorgunluk ama çoğunlukla umutla yaşayarak bu şarkıyı okudum. İçime sindi. Aranjmanından, mix ve mastering sürecine kadar her aşamasında stüdyodaydım. Ve işte “Benim 10 Numaram” böyle ortaya çıktı.
Emeği geçen herkese, başta sevgili Murat Yaprak’a ve yıllar sonra şarkıma yeni bir soluk kazandıran DJ Okan Doğan’a çok teşekkür ederim. Beni evimden çıkardılar, sektöre “10 Numara” bir dönüş yapmamı sağladılar. Öncelikle “10 Numara”nın yeni versiyonu ve klibi gelecek, hemen ardından da yeni şarkılarım yolda…
Şarkı sürecinde ilham aldığınız anları veya deneyimleri bizimle paylaşır mısınız?
Şarkı süreci benim için sadece bir müzikal üretim değil, aynı zamanda ruhsal bir yolculuktu. İlhamımı çoğu zaman gerçek hayattan, yaşanmışlıklardan ve duygulardan alıyorum. Bazen bir çocuğun masum bakışı, bazen doğada karşıma çıkan bir sessizlik, bazense insanların gözlerinde gördüğüm kırgınlık ya da neşe… Hepsi şarkılarıma dokunan detaylar oluyor.
Stüdyoda geçirdiğim her an, özellikle duygularımın yoğunlaştığı dönemlerde bana yeni bir şey öğretti. Yorgunluklarım, sevinçlerim, geçmişte yaşadığım inişler ve çıkışlar bu şarkının içine sindi diyebilirim. Şarkının her notasında hem kendimi hem de beni anlayan, hisseden insanları bulmak istedim. Ve bence bu yüzden “10 Numara” sadece bir şarkı değil; bir duygunun, bir yolculuğun, bir yeniden doğuşun ifadesi oldu.
Mankenlik kariyerinizde hafızanıza kazınan, sizi derinden etkileyen bir podyum deneyiminizi paylaşır mısınız?
Mankenlik kariyerimde adeta bir prenses gibi ağırlanıyordum. Her defilede, her tanıtım ve organizasyonda bambaşka bir atmosfer vardı. Bizler; Çağla Şikel, Aysun Kayacı, Ayşe Hatun Önal, Petek Dinçöz ve diğer kıymetli model arkadaşlarım o dönemin idolleriydik. Gerçekten çok güzel işler yaptık.
Öyle yoğun zamanlardan geçtik ki, bir haftada sadece valiz değiştirip şehir şehir defilelere koştuğumu bilirim. Uçaktan in, podyuma çık… Tempomuz nefes kesiciydi. Bir sabah uyandım ve gazetelerde şu başlığı gördüm: “Havalimanı Kuşu: Aysu Baçeoğlu.” Bu benim için çok hoş, tatlı bir anı olarak hafızama kazındı.
Hem mankenlik hem de şarkıcılık kariyerinizde tercih etmekte zorlandığınız anlar oldu mu? Bu geçişi nasıl yaptınız?
Mankenlikten birçok arkadaşım zamanla dizi oyunculuğuna ya da sunuculuğa geçiş yaptı. Ben ise iç sesimi dinledim ve şarkıcılığı seçtim. Çünkü sahnede olmak tarif edilemez bir duygu… Mikrofonu elime aldığım anda dünya durur sanki.
Ben her zaman bir sahne kadını oldum. Alkışları hissetmek, seyirciyle göz göze gelmek, insanların eğlenirken, dans ederken yüzlerinde oluşan o tebessüme şahit olmak… İşte bu, benim gerçek mutluluğum.
Şarkılarla ruhlara dokunmak, anlara enerji katmak, kalplerde iz bırakmak… Benim yolum buydu ve iyi ki bu yolu seçmişim.
Aysu Baçeoğlu olarak Türkiye’nin en güzel yüzlerinden birisiniz. Bu formunuzu nasıl koruyorsunuz? Sizi rol model olarak gören ve mankenlik kariyerine devam etmek isteyen gençlere nasıl bir öneride bulunursunuz?
Çok teşekkür ederim… Güzelliğin hem içten hem dıştan korunarak var olduğuna inanıyorum. Niyetimizi bozmadan, kimsenin ekmeğiyle oynamadan, kimseyi yargılamadan yaşamak gerek. En büyük yatırım kendimize olan yatırımdır. Kişisel gelişim, özsaygı, sevgi… Bunlar çoğaldıkça hayat güzelleşiyor.
Sporla, iyi beslenmeyle, doğayla temas ederek, toprakla bütünleşerek… Sevdiğin işi yaparak, çocuklarla vakit geçirerek, masum canlıların hayatlarına dokunarak ve paylaşarak yaşam daha anlamlı hale geliyor.
Ama bu sektörün en kıt tarafı şu: paylaşmayı bilmiyorlar. Ne sevgiyi, ne başarıyı, ne de kazandıkları parayı… Oysa böyle bir dünya yok. Kimse hiçbir şeyi yanında götüremiyor. Biraz takdir etmeyi, biraz paylaşmayı, biraz alkışlamayı öğrenelim. Ve en önemlisi: şükretmeyi…
Hayranlarınızın yaşamında nasıl bir etki bırakmak istiyorsunuz? Bu etkiyi yaratmak için müziğinizde nasıl bir yol seçebilirsiniz?
Beni seven insanların enerjisi de tıpkı “10 Numara” şarkım gibi dopdolu ve bambaşka… Onlardan gelen o güzel enerji, beni her zaman daha fazlasını üretmeye, daha çok insana dokunmaya motive ediyor.
Ben, enerjisiyle etrafına ışık saçan insanlardanım. Sesimi duyan, şarkılarımı dinleyen herkesin gülümsediğini, mutlu olduğunu, dans ettiğini ve coştuğunu görmek en büyük ilham kaynağım. Ve ben, ekibimle birlikte bu hissi yaşatmayı kendimize bir misyon edindik.
Çünkü inanıyorum ki tüm çocukların gülmeye, güvende hissetmeye; tüm kadınların mutlu olmaya ve tüm insanların doyasıya eğlenmeye ihtiyacı var. Müzik sadece bir ritim değil; iyileştiren, birleştiren, umut veren bir güç.
Dilerim bir gün hepimiz, her şeyin sadece para ve zenginlik olmadığını; küçücük bir kelebeğin bile tüm dünyanın gidişatını değiştirebileceğini fark ederiz.
Sevgiyle.