Ünlülerin Modacısı Perihan Demirdelen ile yaptığımız çok özel röportaj sizlerle
DEMİRDELEN: “İnsan, hayatında pek çok dönüm noktası yaşar, aslında birçok şans verilir insanoğluna. Bunu değerlendirmek kendi elimizde.”
Perihan hanım öncelikle sizin gibi azmin ve zaferin temsilcisi olan, Türkiye’nin sayılı kıymetlerinden bir modacı ile bu çok özel röportajı gerçekleştireceğim için kendimi çok şanslı hissettiği belirterek müsaadenizle sorularıma başlıyorum.
SORU: İlk olarak, Adana’nın Pozantı ilçesinden, moda sektöründe Dünya çapında kendine özel bir yer edinmeye kadar uzanan muhteşem bir hikayeniz var. Bu bağlamda, Moda ve Sanat camiası sizi yakından tanıyor ama hem okurlarımız hem de sizi daha yakından tanımak isteyenler adına sizi sizden soralım, Perihan Demirdelen kimdir?
DEMİRDELEN: Merhaba, ben Perihan Demirdelen. Adana Pozantı ilçesi doğumluyum. Burada büyüdüm ve iş hayatına da yine burada atıldım. 14 yıl kadar gelinlik tasarımcısı olarak çalıştım. Başlangıçta dışarıdan aldığım gelinlikleri genç kızlara giydirirken, zamanla kendim tasarım yapmaya başladım ve bu benim dünümü bu günümü ve geleceğimi şekillendiren “meslek” haline geldi. Aslına bakarsanız en başında bu iş için herhangi bir eğitimim yoktu, tamamen kendi becerilerimle yaptım her şeyi. Daha sonrasında ilerleyip başarılı olunca; çok daha iyisini yapabilmek arzusuyla eğitim almaya karar verdim. Bu kararı verdikten sonra tüm yollar İstanbul’a çıkıyordu ve sonuç olarak İstanbul’a geldim. Burada bir moda akademisinde iki yıl moda eğitimi aldım. Bunun yanı sıra, tek bir eğitim kurumuyla kalmadan farklı yerlerden de eğitim aldım. Yaklaşık 2- 2,5 yıl eğitimin ardından, daha emin adımlarla sektörde yerimi almaya başladım ve 6 yıldır da moda tasarımcısı olarak kariyerime devam ediyorum. Tasarımlarımızın yanı sıra çeşitli markalara danışmanlık hizmeti de veriyoruz. Onların da tanıtımlarını yapıyoruz. Recep Demiray beyle bir ortaklığımız var. Hem kardeşim hem ortağım kendisi benim. İstanbul’un bana kazandırdığı bir dost kardeş o benim için. Bir arkadaş, bir yoldaş kazandım burada. İyi insanlar da tanıdım, kötü insanlar da ama çok şükür ki iyi ya da kötü herkesle anlaşmayı başardım. Tabi bunda daha önceden tecrübe edindiğim ticaret hayatımın büyük payı var. Hayatta edindiğiniz her tecrübenin işinize yarayacağı zaman elbette ki geliyor.
SORU: Birçok ünlüye kıyafet diktiniz. Onlar sizin kıyafetlerinizi hala giyiyor. Hatırladığım isimlerden bazıları İrem Derici, Gülben Ergen, Çağla Şikel, Mahmut Orhan’ın klibindeki kıyafetler. En başa dönecek olursak. Hatırladığım kadarıyla bir arabanın perdesi dikilecekti ve siz “ben bu perdeyi halledebilirim” diye başladınız. Kariyerinize nasıl başladığınızı bizlerle paylaşabilir misiz?
DEMİRDELEN: 25-26 yaşıma kadar hiç iş deneyimi olmayan bir ev kızıydım. Anne ve babamın rahatsızlıkları sebebiyle onlarla ilgilenmem gerekiyordu. Onlar birer yıl arayla vefat edince ortada kalmış gibi hissettim. Ne bir işim ne de tutunacak bir dalım vardı. Hal böyleyken bir araba perdesi dikilmesi söz konusuydu ve ben de hiç görmeden yapabileceğimi söyledim. Sektöre ilk araba perdesi dikerek başlamış oldum. İşin içine girdikten sonra çok zorlandığım dönemler oldu. Bir yıl sonra bir atölye kurdum, elman aldım. Sonrasında ev tekstili işine geçtim. Nevresim, çarşaf, yastık dikimi yapıyorduk atölyede. Zamanla bu iş beni tatmin etmemeye başladı. İhtiyaçlarımı karşılamamı sağlıyordu fakat başarma ve daha ileriye gitme arzusuyla yaptığım işle yetinmemeye başladım. Hayaller kurup kendimi kandırmak istemiyordum ama öğrenmeye dair açlığım ve daha ileri gidebilme arzusu beni harekete geçirdi, nevresim işini de bırakıp gelinlik işine başlamaya karar verdim. Gelinlik işinin “g” harfini bile bilmiyordum. Henüz koyabilecek yeri bile ayarlamadan gelinlik ve manken siparişlerini vermiştim. Aramalar sonucunda evimin üzerine geçici olarak bir yer yaptırdık. Bu girişimim Adana ve Pozantı yerel gazetelerinde haber oldu: Genç girişimci olarak kasabada bunun ilk kez yapılmış olduğundan bahsedilmişti. Haber ilgi odağı olmamı sağladı fakat ilk zamanlarda hiç iş yapamıyordum. Ticareti, müşteri ilişkilerini, müşteri memnuniyetini öğrenmeye başlamıştım. Zamanla gelinliği hazır alıp satmak da bana yetmedi, neyin beni mutlu edeceğini düşündüm ve gelinliğe ilk makası vurdum. Gelinlik dikme yolunda 5 kumaş feda ettim fakat sonunda başaracağıma olan inancımın yanında bir önemi yoktu. Nitekim müşterilerimden aldığım geri dönüşlerle de anlaşılacağı gibi başarmıştım. Sonrasında ikinci şubeyi kasabanın en gözde yerlerinden birinde açmıştım. Fakat benimki büyük bir balığın havuzda yaşadığı huzursuzluk gibiydi, kabıma sığamadım. Daha sonra da önce bahsettiğim gibi İstanbul’a eğitim amaçlı yolculuğum başladı.
SORU: İstanbul’a gelirken kendinize amaç edindiğiniz şeyler nelerdi, burada kariyeriniz nasıl şekillendi?
DEMİRDELEN: Buraya gelirken bir amacım vardı: Ben gelinliğin en güzelini yapacaktım. Bunun için de eğitim şarttı. Bu düşüncelerle geldim buraya. Bir marka oluşturmak ve bu markayı ileri götürmek ve en iyisini yapmaktı hedefim. Moda okulunda gerek öğretmenler gerek çevremdeki insanlardan aldığım tepkiler kendime olan güvenimi arttırıyor, yeteneğimin daha çok farkına varmamı sağlıyordu. Orada çok şey öğrendim, hatta yeri geldi öğretmenlerim de benden bir şeyler öğrendi inanın. Her biri güzel bir tecrübe oldu benim için. Ve bu konuda son olarak, diyebilirim ki; bu eğitimler dışında kariyerime yön veren en önemli olgulardan biri de el örmesi tasarımlarım oldu. Çok sevildi ve çok ilgi gördü camia tarafından. Kariyerimin bugünkü halini almasında bu tasarımlarımın bana büyük katkısı oldu.
SORU: Sizin için dönüm noktası diyebileceğiniz olay ya da durumlar var mıydı?
DEMİRDELEN: Dönüm noktası diyebileceğim, kararlarımı etkileyen birkaç olay var. İlki Pozantı’nın ileri gelenlerinden birinin vefatı ile bir sosyal platformda yapılan yorumları okuyordum. Bir yorum dikkatimi çekti. Birisi rahmetli hakkında; efendi, düzgün ve değerli bir insan olduğundan ve isteseydi başka bir yerde yaşayabilecek imkanı olduğundan bahsetmişti. Daha sonra başka birisi ise ekmeğini başka yerlerde de kazanabilecek imkanlara sahip olmasına rağmen kendisini Pozantı’ya gömdü ve burada da öldü, demişti. O cümleler beni çok etkiledi ve o an karar verdim Pozantı’dan çıkmaya. Bu bir dönüm noktasıydı benim için. Tabi hemen yapamadım ama aklıma koymuştum, kanatlarımı büyütüyordum. Vermiş olduğum bu kararı destekleyen bir olay daha var: O dönemlerde 3-4 defa gezmek için Almanya’ya başvuru yapmıştım ama bir türlü olmadı. Bu kez gittiğimde Schengen vizesi verdiler. Bunu değerlendirmek için ablamlara gittim. Sağ olsunlar birçok yer gezdirdiler: Paris, Almanya, İsviçre… Birçok yer görmeme rağmen Venedik beni en çok etkiledi. Orada kesin olarak karar verdim ki ben büyüttüğüm kanatlarımla uçacağım Pozantı’dan.
Bir diğer dönüm noktası ise İstanbul’da kalma kararını almamdı. Burada 5 yıldır çaba gösteriyorum hedeflerim doğrultusunda fakat pandemi sebebiyle herkes gibi biz de çok zor dönemlerden geçiyoruz. Buradaki işimi ayakta tutabilmek için yazın gidip kendi işimde çalışıyorum. Kendimi tanıtmak için şimdiki yaptığım işi ben başkasına yaptırıyordum öncesinde. Gidersem tekrar buraya döndüğümde tutunabilmem çok zordu. Bir gün Recep’le oturup bir karar verdik. O gece bu kararı almasaydık şimdi o memleketinde, ben de Pozantı’da olacaktık. Bu kararı almamız da bizim için bir dönüm noktasıydı.
İnsan hayatında pek çok dönüm noktası yaşar, aslında birçok şans verilir insanoğluna. Bunu değerlendirmek kendi elimizde.
SORU: Tecrübeli bir modacı olarak, genç tasarımcılara öneri niteliğinde neler söylemek istersiniz?
DEMİRDELEN: Şimdiki gençler çok aceleci. Hemen bir şeyler olsun istiyorlar. Her şey gibi moda tasarımcılığı da emek ve zaman ister. Mesleğin içinde pişmek gerekir. Bir tasarımcının yanında, gerekiyorsa ezilip işi öğrenecek ve pişeceksin ki bir moda tasarımcısı olabilesin. Bunlar kısa bir zamanda olacak işler değil. Fakat ailesinin maddi desteğiyle iş kurup moda tasarımcısıyım diyebilen insanlar da var. Eğer emeğinizle bir yerlere gelmek istiyorsanız çok çalışmalısınız. Çalışmak ve inanmak bu işin temeli. Klişe olacak fakat inanmak başarmanın yarısıdır. Başarının altında ise; çok çalışmak, inanmak, dürüstlük ve ahlaklı olmak yatar.
SORU: Günlük yaşantınızda neler yaparsınız, mesela bir gününüz nasıl geçer? Biraz bunlardan bahseder misiniz?
DEMİRDELEN: Rutin bir yaşantım var aslında. Sabahları kahvaltı sonrası showroomda toplanıyoruz. Daha sonra gelen stylistlerin talep ettikleri ürünlerin paketlenip hazırlanması ile ilgileniyoruz. Günün en sevdiğimiz saatleri hep birlikte masada yemek yerken o günün değerlendirmesini yaptığımız, sohbet ettiğimiz saatler. Markalarla iletişime geçmek, günlük yapılması gereken işler vs. derken günün yorgunluğu, akşam olduğu zaman seni direkt eve hapsediyor. Daha sonra yatmakla uyumak arasında geçen günün son dakikalarında bir saat de olsa tasarım yapmadan uyuyamam. Son 4-5 yıldır hayatım bu tempoda devam ediyor. Tabi ki hayat hep böyle geçmeyecek. Hedeflerimize ulaşmak ve bu doğrultuda ilerlemek için işleri rayına oturtana kadar çok çalışmamız gerekiyor. Bunun planlı projeli olmak lazım. Tabi günümüzde salgın sebebiyle plan yapabilmek de çok zor hale geldi. Ne kadar ayakta kalmaya çalışsak da çoğu insan mağdur oldu bu süreçte ve biz de bu mağduriyetin bir parçası haline geldik hem maddi hem de manevi yönden. Salgını bir kenara bırakırsak yaptığımız işte ortağımla beraber o kadar enerjiğiz ki bu etrafımıza da yansıyor. Çalışma arkadaşlarımızın iş yoğunluğunu paylaşıyoruz. Onlar çalışırken bazen kendilerini unutuyorlar. Bunun için showrooma dinlenebilecekleri bir alan yaptık. Orada oturup yorgunluklarını atıp içeceklerini yudumlarken iş dışında konularda sohbet ediyoruz. Kısacası hem yorucu hem de çok eğlenceli geçiyor günlerimiz.
SORU: Son olarak Sohox okurlarına neler söylemek istersiniz?
DEMİRDELEN: Benim için, belki de ilk defa bu kadar içimi dökerek anlattığım bir röportaj oldu. Onun için ilk önce Erkan Ozbey’e yani size çok teşekkür ederim. Sohhox okurlarına da son olarak şunları söylemek isterim; kendilerine hedef belirlesinler ve hedeflerine ulaşabilmek için çok çalışsınlar, emek versinler, samimi ve doğru olmaktan da vazgeçmesinler. Şüphesiz ki, bir gün hedeflerine ulaşacaklardır.
Sohhox dergisine ve onun güzel ekibine teşekkürlerimi sunuyorum. Benim için keyifli bir röportaj oldu. Hoşça kalın.