Yağmur Ertekin, inşaat mühendisliği ve yazarlık gibi iki farklı alanda kendini geliştirmiş, toplumsal sorunlara dikkat çeken eserler kaleme almış bir isim. “Kaza Geliyorum Der” ile iş güvenliği konusunda farkındalık yaratırken, “Ötekileri Görmek” ile göç ve kadına şiddet gibi hassas konuları ele alıyor. Bu röportajda, Yağmur Ertekin’in disiplinler arası başarısı, eserlerinin toplumsal etkisi ve gelecek projeleri hakkında detaylı bilgiler bulabilirsiniz. Ayrıca, genç yazarlara ve sanatçılara yönelik tavsiyeleriyle de ilham verici bir okuma sizi bekliyor.
İnşaat mühendisliği ve yazarlık gibi iki farklı disiplinde başarılı olmak nasıl bir duygu? Bu iki alan arasında nasıl bir sinerji görüyorsunuz.
İnşaat mühendisliği somut sonuçlara odaklanır; projeleri tasarlamak, planlamak ve gerçeğe dönüştürmek üzerine kurulu bir disiplindir. Sayılar, ölçümler ve teknik analizlerle çalışır. Bu süreçler sistematik düşünmeyi ve dikkat etmeyi geliştirir.
Yazarlık ise soyut dünyadır; fikirlerinizi, hayal gücünüzü ve duygularınızı ifade etmek üzerine kurulu bir sanattır. İnsanları derinlemesine anlamayı, empati kurmayı ve farklı yaşam deneyimlerine açık olmayı gerektirir.
Ben inşaat mühendisliğinden mezunum fakat Kaza Geliyorum Der kitabımı da yazmama sebep olan iş güvenliği üzerine çalışıyorum.
Sanat ve edebiyatla olan ilişkiniz nasıl başladı? Küçük yaşta etkilendiğiniz yazarlar veya sanatçılar oldu mu?
Birçok insan için bu ilişki genelde kişisel bir keşif ya da ilham anıyla başlar. Belki bir kitap, bir şiir, ya da bir tablo, dünyaya bakış açınızı değiştirip sizi bu yola çeker. Sanatla olan ilişki genellikle bir şekilde içsel bir ihtiyaçtan doğar. Kimileri çocukken masallarla büyür, kimileri kalemi eline alıp kendi hikayesini yazmaya başlar.
Ben de haberlerde Iraklı bir Türkmen kızın tecavüze uğradığını ve ailesi tarafından reddedildiğini okudum. Ailesinin terk ettiği bu kızcağız tanımadığı bir adama güvenmişti ve bu adam da onu kadın satıcılarına pazarlamıştı. Bu haberden çok etkilendim ve bu konuyu araştırmaya karar verdim. Kitabı yazmadan önce mülteci ve kadına şiddet durumundan bahseden kitapları inceledim ve elliye yakın mülteci ve göçmen ile görüştüm. Kitapta Irak, İran, Rusya ve Afganistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış insanların hikayeleri bulunmaktadır. Kitapta özellikle kültürlerin bir araya gelmesini sağlamaya çalıştım. Mesela Afgan ile İranlıyı Türkiye’ye geliş yolunda kesiştirdim.
Bir mühendis olarak, edebi eserlerinizde teknik bilginin ve bakış açısının nasıl bir rolü oluyor? Örneğin, “Kaza Geliyorum Der” kitabınızda iş güvenliği konusunu ele alırken mühendislik deneyimlerinizden nasıl faydalandınız?
Mühendislik okumuş olmamın faydası daha gerçekçi bir dille olayları ele almam ve eserin vermek istediği mesajı daha net ortaya koyabilmem. , “Kaza Geliyorum Der” kitabınızda iş güvenliği konusunu ele alırken mühendislik deneyimlerimin yanı sıra çalıştığım kurumda edindiğim deneyimlerden de faydalandım. İş sağlığı ve güvenliği üzerine çalışıyorum.
“Ötekileri Görmek” gibi önemli bir toplumsal konuya değinen bir eserinizle, okuyuculara hangi mesajları iletmek istediniz? Bu kitabı yazarken karşılaştığınız zorluklar nelerdi?
Dünyada kadına şiddet özelikle ekonomik, siyasal ve etnik sorunlarla iç içe giderek artmaktadır. Bugün dünyadaki kadın nüfusunun yarısı eşlerinden şiddet görüyor. Adımlar bireysel değil, toplumsal düzeyde atılmalıdır. Şiddetten bahsederken bambaşka insanlardan bahsetmiyoruz, kendimizden de bahsediyoruz aslında. Herkesin birlik olması ve bu amaçla yapılan eylemler üzerinde yeniden düşünmesi gerek. Değişim ve dönüşümden hepimiz sorumluyuz. Yaşadığımız şiddet bireysel olarak yaptığımız yanlış seçimlerin sonucu değil; içinde yaşadığımız ve çoğu kez farkında olmadığımız bir şekilde şiddeti doğuran ve besleyen değerler, düşüncesizlikler, eşitsizlikler rol modelleri ile dolu toplumun sonucu. Şiddete uğramış kadın toplum tarafından yalnızlaştırılması desteklenecek midir yoksa erkeğin haklı güç gösterisi görülüp meşrulaştırılacak mıdır? Kitabımda da yazdığım gibi bakmak etkendir; görmek edilgen. Bakmak soyut; görmek somut düşünmektir. Tenin ardındaki canı fark etmektir. Çevremizde kadına şiddet olayı o kadar çok var ki görüyoruz ama bakmıyoruz.
İranlı bir kadından bahsettiğim hikâyede çok az kurgu var ve kadın hayatını bana anlatırken göz yaşlarını tutamadı. Onun hikayesinden etkilenmemek elde değildi, ben de kendimi tutamadım, ağlamaya başladım. Ruslara Facebook gruplarından ulaşmaya çalıştım fakat pek sıcak karşılamadılar. İletişim kurmakta en çok zorlandığım kişiler Ruslar oldu. Iraklı Türkmenlerin Türkçesi iyi olduğu için onlarla kolay anlaştım. Afganlı gencin henüz daha sekiz yaşındayken babasının katilini öldürmesini hayretler içinde dinledim. “Ötekileri Görmek” sayesinde bambaşka hayatlara dokunmuş oldum ama bir yandan bu insanların çektikleri acıları dinlerken de insan insan olduğundan utanıyor.
Kitaplarınızda işlediğiniz temalar ve karakterler, gerçek hayattaki deneyimlerinizden ne kadar etkileniyor? Kendi hayatınızdan izler taşıyan karakterler var mı?
“Ötekileri Görmek’’ kadın ve göç hikayeleri adlı kitabım 2020 yılında yayınlandı. Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan kişilerle röportaj yaptıktan sonra hayat hikayelerini öyküleştirerek bu kitabı hazırladım, 8 tane hikâye mevcut. İçeriğinde Irak Türkmenleri, İranlılar, Ruslar ve Afganlar ile ilgili hikayeler var.
Kaza Geliyorum Der’i yazarken mesleğimden faydalandım. Senaryo yazdım ve diziye çevrilmesi için görüşmeler devam etmekte. Bu senaryoyu yazarken kendi hayatımdan çok faydalandım. Senaryo Projemin asıl amacı; İnsanlara toplum baskısına karşı irade gösterip, doğru insanla tanışma isteğinden vazgeçmemeleri, bunun bir gün gerçekleşebileceğe karşı inançlarını kaybetmemelerini vurgulamaktır. ‘El âlem ne der?’ olgusunun doğru karar vermede ve kişinin özgürlüğünün önünde en büyük engel olduğunun altı çizilecektir
Sanatın ve edebiyatın toplum üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce sanat, toplumsal değişim ve dönüşümde nasıl bir rol oynayabilir?
Sanat ve edebiyat toplumun hem aynası hem de rehberidir. Sanat ve edebiyat topluma dair meseleleri ele alarak bireylere düşünme ve sorgulama fırsatı sunar. Özellikle edebiyat bir dönemin sosyal, politik ve kültürel atmosferini kayda geçirme gücüne sahiptir. Ayrıca sana ve edebiyat insanların deneyimlerini daha derinden anlamamıza yardımcı olur. Bir roman okurken ya da bir tabloya bakarken başka bir insanın duygularını ve bakış açısını deneyimleyebiliriz. Bu, bireyler arasında empati ve toplumsal bağların güçlenmesini sağlar. Ayrıca sanat ve edebiyat toplumsal değişimin öncüsüdür. Yeni fikirler, yeni düşünce biçimleri, genelde önce sanatta ve edebiyatta kendini gösterir. Örneğin, Rönesans sanatı, Avrupa’daki sosyal ve bilimsel değişimlerin başlangıcı olmuştur.
Kadınların maruz kaldığı şiddet konusunda farkındalık yaratmak için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Bu konuda sanatın ve edebiyatın rolü ne olabilir?
Savaşlar 20. yüzyılda 20 milyonu aşkın insanın yaşamına mal oldu. Büyük güçler arasındaki hegemonya mücadelesi milyonlarca çocuğu yerinden ederken bitmeyen kronik savaşların stratejik coğrafyada yer almasına yol açtı. Savaşlarda, çatışmalarda, sınırlarda, evde, işte hızla küreselleşen kadına yönelik şiddetle akıllara yerleşen 21. yüzyıl dünyasında kadın ticaretine ve istismara maruz kalan kadınların sayısı yılda 700 bin ile 4 milyon arasında değişiyor. Avrupa ülkelerinin arka bahçelerinde seks kölesi kadın sayısının 120 bin ile 500 bin arasında olduğu tespit edildi. “Ötekileri Görmek” gerçek hayatlardan esinlenerek yazılmış bir kitap olduğu için dikkat çekti. Bence bu tarz eserler insanların hayata bakış açısının değişmesinde etkili oluyor. Ötekileri Görmek’i okuyan kişilerin genel tepkisi, göç eden kişilerin neler hissettiğini artık anladıklarını söylemek oldu. Göçmenlerin de istediği mutlu, sakin, güvenli bir hayat. Çıkılan bu yolda cesaretin tek kaynağı çaresizlik. Dilini, dinini, kültürünü bilmediği bir ülkede bir insanın kendini yeniden inşa etmesi hiç de kolay değildir. Mesleğin, statün, ailen, tanıdıkların, tanıdık sokakların, sevdiğin mekanlar, lezzetler… Anlatacağın ve anlayacağın bir dile sahip olmadan hayat hikâyenin hiçbir anlam ifade etmediği bir coğrafyada tutunabilmek zor. Bu insanlara karşı anlayışlı olmamız gerekiyor. Barış, sosyal adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadığı müddetçe yeryüzüne örülen her beton duvarın altına onlarca yüzlerce tünel kazılacak, kadınların göçü devam edecek!
İş kazaları gibi önemli bir soruna dikkat çekmek için “Kaza Geliyorum Der” adlı kitabınızı yazdınız. Bu kitabınızla okuyucularda hangi farkındalığı yaratmayı amaçladınız? İş güvenliği bilincini artırmak için neler yapılabilir?
İş Sağlığı ve Güvenliği; hangi işi yaparsa yapsın bütün çalışanların fiziksel, zihinsel ve sosyal refahlarının mümkün olan en üst seviyeye çıkarılması ve burada tutulması, çalışma koşullarından kaynaklanabilecek sağlık ve güvenlik sorunlarının önlenmesi ve çalışanların fiziksel ve biyolojik kapasitelerine uygun işlerde çalıştırılması için multidisipliner olarak yürütülen çalışmalar bütünüdür. Kaza Geliyorum Der’i okuyan kişiler iş sağlığı ve güvenliği kültürünü yaygın hale getirmek için kitabın faydalı olacağını tarafıma bildirdi. Kitap sayesinde iş güvenliğine dair bilgiye erişim kolaylaştı ve kitaptaki yaşanan kazalar da okuyan kişilere örnek oldu.
Kaza Geliyorum Der şu ana kadar gözden kaçırdığımız küçük ve basit bir tedbirle kazalardan, çevremizdeki tehlikelerden nasıl korunacağımızı, kaçınacağımızı okuyucusuna sunuyor. Özellikle çocuklar ve gençler bu kitabı okursa iş güvenliği bilincini kazanılabilir. Çünkü iş güvenliği kavramı da bir kültürdür ve kültür küçüklükten itibaren kazanılır. Maalesef iş güvenliği için yapılan masraf insanlara külfet geliyor. Halbuki bir iş kazası olduğunda can veya sağlık kaybının dışında, ortaya çok yüksek miktarlarda maddi sorumluluklar çıkmaktadır. Önlemek ödemekten daha ucuz ve insanidir.
Gelecekteki projeleriniz nelerdir? Yeni kitaplar, senaryolar veya farklı sanatsal çalışmalarınız var mı?
Yazdığım senaryoyu bir dizi olarak ekranlarda görmek ya da bir film haline gelmesi kişisel tatmin anlamında beni çok fazla üstlere çıkaracak. Bu senaryoyu belki kitap haline getirebilirim.
Genç yazarlara ve sanatçılara neler tavsiye edersiniz? Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak onlara hangi önerilerde bulunursunuz?
El alem ne der olgusunu bir kenara bırakıp, ilerlemek istedikleri yoldaki engelleri tek tek aşmaları. Ruhlarının derinliklerinde kendileri için doğru olan yolu bilirler. Etrafın etkisinde kalmayıp kendilerini geliştirmelerini önerebilirim.
Instagram üzerinden yaptığınız canlı yayınlarla birçok ünlü isimle bir araya geldiniz. Bu yayınlar size neler kattı? Konuklarınızla yaptığınız sohbetlerden unutamadığınız anılar var mı?
Bu yayınlar sayesinde izleyicilerin olduğu kadar benim de ufkum genişledi. Konuştuğum bütün başarılı insanlardan feyz aldım. Bana da örnek oldular. Sanatçı Aydilge, Kıraç, aslında konuştuğum çoğu kişi gayet içten ve mütevaziydi. Bazılarıyla ilişkilerim canlı yayınlar bittikten sonra da devam etti. Çiğdem Tunç tiyatrosu için Ankara’ya geldiğinde ben de Kaza Geliyorum Der için aynı tiyatroda imza günü yaptım.
