1992 Ankara doğumluyum. Yay burcuyum. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme bölümü mezunuyum. Mezuniyetim sonrası Ankara’dan hafif sıkılmam ve iş hayatında daha fazla seçenek sunması sebebiyle İstanbul’a taşındım.
Modayı ve trendleri her zaman yakınen takip ettim. Şehrin neresine yeni bir mekan açılmış, nerede ne yenir-içilir; ne zaman bir festival, konser varmış hepsine hakimdim ve sosyal çevrem bunları benden öğrenirdi. Bu duruma hiçbir zaman profesyonelce yaklaşmayı düşünmemiştim; aksine uluslararası bir şirkette tam zamanlı çalışmaktaydım. Ancak pandemi sürecinde sosyal hayatımızın kısıtlanmasını takriben hobilerimi, günlük hayatımı sosyal medyada daha çok paylaşmaya yöneldim ve bu esnada beyaz yakaların hayatının aslında çok merak edildiğini fark ettim. Böylece gün içinde kahve eşliğindeki toplantılarımızı, kimi zaman stüdyoda, setlerde ya da organizsyonlarda geçen yoğun ajandamı paylaşmaya başladım. Üzerine mesai sonrası vaktimi nasıl geçirdiğimi eklediğimde, oldukça hareketli ve ilgi çeken bir platforma dönüştü sayfam. 🙂
Ben her fırsat bulduğumda ilgi çekici bir rotaya seyahat ederim, mekanları her sezon yenilenen menüleriyle puanlarım :), pandemide sekteye uğramış olsa da festivalleri, konser ve tiyatro oyunlarını asla kaçırmam; ata binerim, dans ederim ve piyano çalarım. Aslında insanların dışarıdan bakınca hafif sıkıcı veya eski moda olduğunu sandığı “9-5 çalışan beyaz yaka kitlesinin” de bilinmeyen renkli, keyifli ve hareketli hayatı olabileceğini göstermek, bu hafif negatif algıyı kırmak amacım. Madalyonun öteki yüzünün hiç de fena olmadığını göstermek istiyorum yani. 🙂
Bir de eskiden masa başı şirket çalışanlarının başka bir işe yetişemeyeceği, imkan yaratamayacağı algısı yaygındı. Pandemi ile gelen uzaktan (agile) çalışma kültürü sayesinde bu tabular geri dönülemez şekilde yıkıldı. Nasıl ki alışveriş alışkanlıklarımız e-ticaret ile bir anda değiştiyse, beyaz yakanın hayatı yaşama şekli de aynı hızla değişti. Artık ‘hastalık var eve kapandık, çok sıkılıyoruz’ diye ağlamak yok; zaman üretme zamanıdır!
Benim için ‘influencer olmak’ birincil meslek değil; ve de olmaması gerektiği kanaatindeyim. “Instagram’la doğan, Instagram’da ölür” derler bilirsiniz. 🙂 O sebeple mesleğiniz nedir? sorusuna ‘influencer’ diye cevap vermek istemiyorum. Günümüzde kişinin mesleği ne olursa olsun cebinde ek olarak bulunduracağı, ister mesleğinden ister özel yaşamından kesitler sunarak bilgi alışverişine girebileceği bir platformu olmalı. Trendlerin, modanın ve şehir hayatının bir parçası olmak istiyorsa kişi kendi etki alanını ve kitlesini yaratmalı. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, isteyen herkesin dünyaya sesini duyurabilmesi için çok fazla opsiyonu var, bunları en temiz ve özenli şekilde kullanmak gerekiyor.
İlerisi için planınız nedir? Mesleğinizi influencer olarak tanımlamadan bu işi sürdürebilecek misiniz?
Elbette ki. Yoğun ajandamda vakit yaratmak için elimden geleni yapıyorum. Biraz da hayat akışıma ve takipçilerimden gelen yorumlara göre şekilleniyor. Örneğin son zamanlarda aldığım ‘senin zaman ayırdığın aktivitelerin hepsine birden yetişemeyiz’ yorumlarına istinaden özellikle çalışan kadınları cesaretlendiren içeriklere yönelmeye başladım. Hem iş kadını olup hem hayatı kaçırmadan tadını çıkarmanın mümkün olduğu fikrini aşılayacağım. Amacım domino etkisi yaratarak Y ve Z kuşağını, özellikle de hemcinslerimi kalıplarımı yıkmaya yönelik cesaretlendirmek.
Yeni nesle biraz olsun güzel örnek olabiliyorsam ne mutlu bana! 🙂
Röportaj teklifi için sevgili Sohhox ailesine, ve de zaman ayırıp okuyan değerli takipçilerime çok teşekkür ederim.